İş Hukuku Hakkında Sık Sorulan Sorular
Kendi isteği ile işten ayrılan yani istifa eden işçi kıdem tazminatı alamaz.
Ancak askerlik görevi, emeklilik hakkının kazanılması, sağlık problemlerinin işin yapılmasına sürekli bir şekilde engel oluşturduğunun belgelenmesi, işverenin iyi niyet ve ahlak kurallarına aykırı davranışlarda bulunması gibi sebeplerle işçi tarafından iş akdinin feshi (istifası) durumunda, çalışma süresinin de en az 1 yıl olması koşuluyla kıdem tazminatı alınabilmektedir.
Kadın işçinin evlilik nedeni ile işten ayrılması durumunda, çalıştığı süre kadar ki kıdem tazminatı ödenmektedir. Kadın işçinin bu haktan yararlanabilmesi için evlendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde yazılı olarak bu hakkını kullanması gerekmektedir. Ayrıca kadın işçi, işverene evlendiğine dair belgeyi sunmalıdır.
Haftalık normal çalışma süresi 45 saattir. Bu süreyi aşan çalışmalar fazla çalışma olarak adlandırılır. Bununla birlikte ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışılması halinde de, bu çalışmaların karşılığı olarak fazla çalışma ücreti ödenmesi gerekmektedir. Fazla çalışma ile ilgili olarak dava açılması durumunda 5 yıllık zamanaşımı süresi vardır. Mahkeme dava açıldığı tarihten geriye doğru 5 yıllık süreyi hesaplayarak ücrete hükmedecektir.
İş sözleşmesi işveren tarafından feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya bu sebebin geçersiz olduğu iddiası ile kendisine fesih bildiriminin yapıldığı tarihten itibaren 1 ay içinde İş Mahkemesinde işe iade davası açabilir.
İş sözleşmesinin işveren tarafından feshi halinde, feshin yazılı olarak gerekçesi ile açıkça bildirilmesi ve feshe bağlı olarak ortaya çıkan yasal hakların fesih tarihinde işçiye ödenmesi gerekmektedir. İş sözleşmesinin işçinin performansına dayalı olarak feshinin mümkün olabilmesi için, işçinin bu konuda savunmasının alınması, gerekiyorsa performansının izlenmesi için kendisine bir süre verilmesi gerekmektedir. Performansa dayalı fesihlerde, feshe temel oluşturan performans ölçümlerinin somut ve ölçülebilir verilere dayanması gerekecektir. Subjektif değerlendirmelere dayalı performans ölçümleri, iş sözleşmesinin feshini gerektirmez.
İş sözleşmesinin;
- fesih sırasında yasa ile belirlenen fesih usullerinin yerine getirilmemesi,
- objektif ölçümlerden uzak performans değerlendirmelerine dayalı olarak feshi,
- fesih esnasında yasa ile belirlenen fesih usullerinin yerine getirilmemesi işçinin feshin geçersizliği ve işe iade talebi ile yargı yoluna başvurması durumunda işçi lehine işe iade kararı verilmesi ile sonuçlanacaktır.
Tüketici Hukuku Hakkında Sık Sorulan Sorular
Tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan;
Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan;
Satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan;
Muadili olan malların kullanım amacını karşılamayan;
Tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar ayıplı maldır.
Sözleşmeye konu olan malın, sözleşmede kararlaştırılan süre içinde teslim edilmemesi veya montajının satıcı tarafından veya onun sorumluluğu altında gerçekleştirildiği durumlarda gereği gibi monte edilmemesi sözleşmeye aykırı ifa olarak değerlendirilir. Malın montajının tüketici tarafından yapılmasının öngörüldüğü hâllerde, montaj talimatındaki yanlışlık veya eksiklik nedeniyle montaj hatalı yapılmışsa, sözleşmeye aykırı ifa söz konusu olur.
Satıcı, malı satış sözleşmesine uygun olarak tüketiciye teslim etmekle yükümlüdür.
Satıcı, kendisinden kaynaklanmayan reklam yoluyla yapılan açıklamalardan haberdar olmadığını ve haberdar olmasının da kendisinden beklenemeyeceğini veya yapılan açıklamanın içeriğinin satış sözleşmesinin akdi anında düzeltilmiş olduğunu veya satış sözleşmesi kurulma kararının bu açıklama ile nedensellik bağı içinde olmadığını ispatladığı takdirde açıklamanın içeriği ile bağlı olmaz.
Teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var olduğu kabul edilir. Bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir. Bu karine, malın veya ayıbın niteliği ile bağdaşmıyor ise uygulanmaz.
Tüketicinin, sözleşmenin kurulduğu tarihte ayıptan haberdar olduğu veya haberdar olmasının kendisinden beklendiği hâllerde, sözleşmeye aykırılık söz konusu olmaz. Bunların dışındaki ayıplara karşı tüketicinin seçimlik hakları saklıdır.
Satışa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına, üretici, ithalatçı veya satıcı tarafından tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği şekilde malın ayıbına ilişkin açıklayıcı bilgiyi içeren bir etiket konulur. Bu etiketin tüketiciye verilmesi veya ayıba ilişkin açıklayıcı bilginin tüketiciye verilen fatura, fiş veya satış belgesi üzerinde açıkça gösterilmesi zorunludur.
Malın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda tüketici;
Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme,
Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme,
Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,
İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme, seçimlik haklarından yalnızca birini Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.
Tüketici ayıplı mal nedeniyle zarara uğradığı takdirde koşullarının oluşmuş olması şartıyla, seçimlik haklarına ek olarak maddi ve manevi tazminat talebinde de bulunabilir.
Kanunlarda veya taraflar arasındaki sözleşmede daha uzun bir süre belirlenmediği takdirde, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile, malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Bu süre konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda taşınmazın teslim tarihinden itibaren beş yıldır.
İkinci el satışlarda satıcının ayıplı maldan sorumluluğu bir yıldan, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda ise üç yıldan az olamaz.
Ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmişse zamanaşımı hükümleri uygulanmaz.
Sözleşmede belirlenen süre içinde başlamaması veya taraflarca kararlaştırılmış olan ve objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan hizmettir.
Hizmet sağlayıcısı tarafından bildirilen, internet portalında veya reklam ve ilanlarında yer alan özellikleri taşımayan ya da yararlanma amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren hizmetler ayıplıdır.
Sağlayıcı, hizmeti sözleşmeye uygun olarak ifa etmekle yükümlüdür.
Sağlayıcı, kendisinden kaynaklanmayan reklam yoluyla yapılan açıklamalardan haberdar olmadığını ve haberdar olmasının da kendisinden beklenemeyeceğini veya yapılan açıklamanın içeriğinin hizmet sözleşmesinin kurulduğu tarihte düzeltilmiş olduğunu veya hizmet sözleşmesinin kurulması kararının bu açıklama ile nedensellik bağı içermediğini ispatladığı takdirde açıklamanın içeriği ile bağlı olmaz.
Hizmetin ayıplı ifa edildiği durumlarda tüketici, hizmetin yeniden görülmesi, hizmet sonucu ortaya çıkan eserin ücretsiz onarımı, ayıp oranında bedelden indirim veya sözleşmeden dönme haklarından birini sağlayıcıya karşı kullanmakta serbesttir. Sağlayıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar sağlayıcı tarafından karşılanır. Tüketici, bu seçimlik haklarından biri ile birlikte Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep edebilir.
Ücretsiz onarım veya hizmetin yeniden görülmesinin sağlayıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici bu hakları kullanamaz. Orantısızlığın tayininde hizmetin ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından sorun teşkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır.
Tüketicinin sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim hakkını seçtiği durumlarda, ödemiş olduğu bedelin tümü veya bedelden indirim yapılan tutar derhâl tüketiciye iade edilir.
Ücretsiz onarım veya hizmetin yeniden görülmesinin seçildiği hâllerde, hizmetin niteliği ve tüketicinin bu hizmetten yararlanma amacı dikkate alındığında, makul sayılabilecek bir süre içinde ve tüketici için ciddi sorunlar doğurmayacak şekilde bu talep sağlayıcı tarafından yerine getirilir. Her hâlükârda bu süre talebin sağlayıcıya yöneltilmesinden itibaren otuz iş gününü geçemez. Aksi takdirde tüketici diğer seçimlik haklarını kullanmakta serbesttir.
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun md. 5’e göre, Tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilen ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartlarıdır.
Bu tanım kapsamında, bankaların kredi sözleşme maddelerinin bazılarının haksız şart niteliğinde olduğunun tespiti ile tüketicilere sözleşme nedeniyle yüklenen ödemelerin iade edilmesi yönünde kararlar verilmektedir.
Bankalar, tüketiciye kredi kullandırırken, kendisine ait faiz ve kâr payı dışında bazı masraf ve komisyonlar talep etmektedir. Eğer bu masraflar makul, belgelendirilebilir ve kredi kullandırılabilmesi için yapılması zorunlu masraflar ise bankanın tüketiciyi önceden aydınlatmak koşulu ile bu masrafları alması mümkündür. Belirtilen bu koşullara uymayarak alınan masrafların iadesi için ise, tüketicilerin yasal yollara başvurma hakları vardır. (Örneğin konut kredisinde faturalandırılmış ekspertiz ücretinin tüketiciye yöneltilmesi hukuka uygun iken; bankanın kendi alacağını güvence altına almak için gayrimenkul üzerine koydurduğu ipoteğin fekki için gereken masrafı tüketiciye yüklemesi hukuka aykırılık teşkil edecektir.)
2014 yılı Ekim ayından itibaren yapılan yasal düzenleme gereği bankalar, çekilen bireysel kredi tutarı üzerinden en fazla binde 5 oranında dosya masrafı alabilecektir. Bu tutarın üzerinde alındığı tespit edilen dosya masrafı tüketicinin talebi üzerine iade edilmelidir.
3 Ekim 2014 Tarih, 29138 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik kapsamında, bankalar tarafından tüketiciden alınan kredi kartı aidatları yasal bir zemine oturtulmuştur. Buna göre, bankalar tarafından yönetmelik hükümlerine uyulduğu sürece bankaların kredi kartı aidatı ya da üyelik bedelini iade etme zorunluluğu yönetmelik tarihi itibariyle ortadan kalkmıştır.
Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce (03/10/2014) alınan kredi kartı aidatları ve üyelik bedellerinin ise hakem heyetleri ve tüketici mahkemelerince halen iade edilebildiği görülmektedir.
YÖNETMELİK KAPSAMINDA YAPILAN BAŞLICA DEĞİŞİKLİKLER:
Kredi kartı çıkaran her kurum aidatsız/üyelik bedelsiz bir kart hizmeti çıkartmak ve bunu tercih hakkını tüketiciye vermek zorundadır. Fakat, aidatsız kredi kartında tüketiciye taksit, puan, kampanya imkanı tanınıp tanınmayacağına kartı çıkaran banka karar verebilecektir. Kart limiti ise aidatlı olsun olmasın tüm kartlar için uygulanan kredi kartı değerlendirme kriterlerine tabi olacaktır.
Tüketicilerin yıllık üyelik ücreti bulunan kredi kartlarını, limiti aynı kalmak kaydıyla, yıllık üyelik ücreti bulunmayan kredi kartı ile değiştirme talepleri, kartı çıkaran kuruluşlar tarafından yerine getirilmek zorundadır.
Asıl karta bağlı olarak sunulan her bir ek kredi kartının yıllık üyelik ücreti, asıl kartın yıllık üyelik ücretinin yüzde ellisini geçemeyecektir.
Bankalar, sanal olarak oluşturulan kredi kartları için, borçlandırıcı nitelikteki ilk kullanımı yapmayan kredi kartları için ve kesintisiz olarak en az 180 gün süreyle hareket görmeyen kredi kartları için herhangi bir üyelik ücreti ya da kart aidatı talebinde bulunamayacaktır.
Tüketiciler, 2017 itibariyle almış oldukları mal, hizmet ya da uğramış oldukları zarar miktarı:
2.400,00-TL’ye kadar ise Tüketici İlçe Hakem Heyeti’ne;
3.610,00-TL’ye kadar ise Tüketici İl Hakem Heyeti’ne;
3.610,00-TL’nin üzerinde ise Tüketici Mahkemeleri’ne,
Tüketici Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri’ne başvurabilirler.
Tüketici Hakem Heyetleri uyuşmazlık konusuna ilişkin her türlü bilgi ve belgeyi taraflardan, ilgili kurum veya kuruluşlardan isteyebilir.
Tüketici Hakem Heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz, Tüketici Mahkemesine yapılmalıdır. Tüketici Mahkemesinin vereceği karar kesin niteliğindedir.
Uyuşmazlıkla ilgili olarak Tüketici Hakem Heyeti tarafından tüketici aleyhine verilen kararlarda tebligat ve bilirkişi ücretleri Bakanlıkça karşılanır. Uyuşmazlığın tüketicinin lehine sonuçlanması durumunda ise tebligat ve bilirkişi ücretleri karşı taraftan talep edilebilir.
Tüketiciler, zarara uğradıklarını ya da haklarının ihlal edildiğini düşünüyorlarsa konu hakkında uzman hukukçulara danışarak hareket etmeleri gerekmektedir. Hak kaybı yaşanmaması ve sürecin EN AZ MASRAFLA, EN KISA SÜREDE, BAŞARI İLE SONUÇLANDIRILMASI yönünden bu husus büyük önem arz etmektedir.